Saç Dökülmesi
İnsan saçının %90'ı anagen (gelişim) fazındadır ve bu dönem 2-6 yıkdır. Saçın geri kalan %10 kısmı telogen (dinlenme) fazında olup 2-3 ay sürer. Dinlenme fazındaki saçlar dökülür. Saç günde 0.35 mm uzar ve günde ortalama 100 adet saç dökülmesi normaldir. Daha fazla saç dökülmesi halinde bir dermatologa danışılması gereklidir.
Genel saç dökülmesi ikiye ayrılır :
- Genetik saç dökülmesi
- Genetik olmayan genel saç dökülmesi. Nedenleri:
- Hamilelik sonrası
- Mevsimsel saç dökülmesi
- Ateşli hastalık, ameliyat ve kaza gibi olayların sonrası
- Bazı ilaçlar
- Demir eksikliği, B12 eksikliği
- Tiroid hastalıkları
- Yoğun stres
- Aşırı rejim ve proteinden eksik beslenme
- Yanlış uygulanan saç bakım ürünleri
- Hormonsal dengesizlikler
Genetik tipte saç dökülmesi en çok erkeklerde görülmekler birlikte kadınlarda da ortaya çıkabilir. Genetik saç dökülmesi erkeklerde genellikle 17 yaşından sonra başlar. Kadınlarda ise 40 yaşından sonra görülmektedir.
Saç dökülmesinin erken dönemlerinde yapılan tedaviler çok başarılı olmaktadır. İlerleyen saç dökülmelerinde kıl kökleri öldüğü için daha çok cerrahi tedaviler etkili olabilmektedir.
Saç dökülmesinde öncelikle neden tespit edilir ve buna göre tedavi düzenlenir. Genetik saç dökülmesinde kullanılan ilaçlar
- Finasterid tablet
- Minoxidil %2-5 solüsyon
- Azleic acid
- Cyproterone acetate( yalnızca kadınlarda kullanılır)
- Spironolactone ( yalnızca kadınlarda kullanılır)
- Saç mezoterapi
- Saç ekimi
Saçın yaşamsal fonksiyonu olmamasına rağmen psikolojik olarak önemi büyüktür. Kılların fonksiyonu ısıyı korumaktır. Ancak zamanla insanların soğuğa uyum sağlaması nedeni ile kıllar azalmıştır. Kılların ayrıca ter ve yağ bezleri sekresyonları ile kokuların dağıtılması fonksiyonları da vardır. Kıl folikülü yaşam siklusu 3 faza ayrılır; anajen faz aktif büyüme dönemi, katajen faz gerileme dönemi, telojen faz dinlenme dönemidir. İnsan saçlı derisinde ortalama olarak, anajen faz 3-4 yıl, katajen faz 2-3 hafta, telojen faz 3 ay sürer. Saçlı derideki foliküllerin yaklaşık olarak %85’i anajen, %1-2’si katajen, %10-15’i telojen fazdadır. Androgenetik alopesi (AGA), kıl foliküllerinin ileri derecede minyatürizasyonu ile karakterize bir saç dökülmesi tipidir. Kadın ve erkekte, saç dökülmesinin en sık nedenidir. Androgenetik saç dökülmesinin kalıtımsal bir eğilimi vardır. Bu kalıtımsal eğilim anne yada baba tarafından geçebilir. Kadınların%40’ı erkeklerin ise yaklaşık yarısı, yaşamlarının bir bölümünde bu tür saç dökülmesi ile karşı karşıya kalırlar. 40-50 yaşları arasındaki her on erkekten dördünde, belirgin bir saç kaybı bulunur. Androgenetik saç dökülmesi, onlu, yirmili ya da otuzlu yaşlarda da başlayabilir. Kadınlarda ve erkeklerde saç kaybı farklı şekillerde ortaya çıkar. Erkeklerde alın köşeleri ve tepe bölgesinden başlayarak, alın-saçlı deri çizgisinin geriye çekildiği görülür. Kadınlarda ise, alın-saçlı deri çizgisinde geri çekilme olmaksızın, tepe bölgesinde kısmi bir saç dökülmesi ile karşılaşılır. Ancak menapoz sonrasında kadınlarda da, erkek tipi AGA gelişebilir. Erkeklerin büyük çoğunluğunda saç kaybı iki majör paternde gerçekleşmektedir. Ya fronto-temporal bölgede alın-saçlı deri çizgisi geri çekilmekte ya da verteks bölgesinden başlayan bir saç kaybı oluşmaktadır. Erkeklerdeki AGA nın oluşumunda androjenlerin, özellikle de testosteronun bir metaboliti olan dihidrotestosteron (DHT)’un önemli bir rolü vardır. Androjenler puberteden başlayarak, genetik olarak belirlenmiş, androjenlere duyarlı kıl folikülleri ile etkileşime girerler. Bu etkileşim de giderek kıl foliküllerininin minyatürizasyonuna, saçın büyüme siklusunda değişikliklere, ve saçlarda ilerleyici bir incelme ve saç kaybına neden olur. Erkeklerde, frontal bölgedeki androjen reseptör düzeyleri, oksipital bölgeye oranla 1.5 kat daha fazladır. Kadınlardaki AGA ile erkeklerdeki AGA nedenleri arasında fark olmamasına karşın, klinik görünümlerinde farklılık vardır.
Klinik görümdeki farklılık:
1. Kadınlarda androjen düzeylerinin daha düşük olmasından,
2. Testosteronu DHT’a dönüştüren 5 alfa redüktaz düzeylerinin daha düşük olmasından ve
3. Testosteronu estrodiole dönüştüren aromataz enzimi düzeylerinin kadınlarda daha yüksek olasından kaynaklanmaktadır.
Ayrıca kadınlarda, androjene duyarlı kıl foliküllerinin dağılımı da erkeklerden farklıdır. Menapoz öncesinde östrojenler de androjenik ajan görevini görürler, ve östrojenler, seks hormonu bağlayıcı globulin düzeyini artırarak, serbest androjenlerin azalmasını ağlarlar. Kadınlarda ve erkeklerde, DHT’un etkisi ile, frontal ve verteks bölgesindeki kıl folikülleri küçülürler ve yüzeyelleşirler, ve ürettikleri saçlar da giderek daha kısa, daha ince ve daha açık renkte olmaya başlar. AGA, belli bir alandaki tüm kıl foliküllerini eşit olarak etkilemez ve minyatürizasyonun derecesi de, birbirine komşu kıl folikülleri arasında önemli ölçüde değişir. Minyatürize olmuş saçlar terminal saçların arasında dağılmış durumdadır.
Erkekler de AGA tanısı, yalnızca hastanın tıbbi özgeçmişi ve fiziksel muayene ile konabilir. AGA tanısını destekleyen ölçütler şunlardır:
1. Saç kaybının puberteden sonra başlaması
2. Saç kaybının paterni ( saçlı deri sınırının bitemporal bölgede geri çekilerek frontal ve verteks bölgesindeki saçlarda incelme ortaya çıkması )
3. Saçlarda gözle görülebilir, belirgin minyatürizasyon ( saçların çapının ve uzunluğunun azalması )
4. Birinci ve ikinci derce akrabalarda ailesel saç kaybı öyküsünün bulunması Kadınlarda AGA ile sıklıkla karışan bir saç dökülmesi ise kronik telogen effluviumdur. Aile öyküsü ve belirgin bir tetikleyici dış neden olmaksızın telogen saçların oranında devamlı bir artışın varlığı, kronik telogen effluvium olarak adlandırılır. Kronik telogen effluvium yıllarca sürebilir, ve genellikle, her iki temporal bölgede saçlı deri sınırının geri çekilmesine neden olur. Kronik telogen effluvium da sıklıkla AGA ile birlikte bulunabilir ve AGA’nin gelişimini hızlandırır. O nedenle kronik effluvium tanısı AGA tanısını ortadan kaldırmaz ve tedavide her iki hastalığın bir arada bulunabileceğini düşünmek gerekir. Kadınlarda erkeklere göre saçlarda daha diffüz bie incelme vardır, saç dökülmesi en çok saçlı derinin orta bölgesinde görülür, ve saçlı deri çizgisinde belirgin bir gerileme yoktur. Androgenetik alopeside ideal tedavinin hem dökülen saçların yeniden çıkmasını sağlamak hem de saçların dökülmesini önlemek olasına karşın, şu an eldeki tedavi alternatifleri ile vaat edilebilecek en gerçekçi tedavi amacı, kaybettikleri saçların geri kazanılmasından çok, gelecekte saçaların daha fazla dökülmesini önlemektir.